Kayıtlar

Kapının Eşiğinde!

Kapının Eşiğinde! İşte orada bekleme, içeriye gel. Bu blog yazısı; sosyalleşmek, sivil toplum hayatına atılmak ve sosyal alanlarda yeterlilik kazanmak isteyen ancak yolunu bulamayan kişiler için kaleme alınmıştır. Değerli okurlar, Sizlerde kişisel ve sosyal hayatınızda kapının eşiğinde bekliyor hayata adım atmakta zorlanıyorsanız buyrun içeriye gelin ve bu yazıyı dikkatlice okuyun. Dipnot: Kendinizi sorgulamak, gerçekleri olduğu gibi şahsınıza vurgulamak bu yazıyı okurken sizlerde daha güçlü bir iz bırakacaktır. “İnsanoğlu; niyetler, rüyalar, hayaller, umutlar ve beklentiler ile beslenirken başardığını sanan ancak hayatın gerçeklerine adım atmayı çoğu zaman unutan canlı varlıktır.” Bu tanım sizlere kendinizi mi çağrıştırıyor, yoksa bu tanımdan uzakta mısınız?  Cevabınız şimdilik sizlerde kalsın. “Ben böyle geldim böyle gideceğim” diyorsanız eğer blog yazımı kapatarak ultra rahatlık seviyesinde kişisel hayatınıza kaldığınız yerden devam edebilirsiniz. Eğer ki ben ne istediğimi biliy...

Büyük İstanbul Depremi ve Etkileri

 Bu blog yazımda ülkemizde gerçekleşmesi beklenen Büyük İstanbul Depremi ve Etkilerini kaleme aldım. Yaptığım araştırmalar sonucunda kendi fikirlerini harmanlayarak bu yazıyı sizlere sundum. Biraz uzun oldu ama bence güzel oldu, iyi okumalar dilerim. Depremin ne olduğuyla başlayalım. Deprem dediğimiz olgu aslında çok basit ve sürekli yaşadığımız bir olgu. Dünyanın altındaki kara parçaları sürekli hareket halindedir. Bunun nedeni de mantoda bulunan magmadır (sıvı ve çok sıcak akışkan malzeme). Kara parçaları hareket ederken birbirine sürterler. Arada bazı pürüzler vardir. Bu kara parçaları birbirine sürterken bazı yerlerde takılırlar. Bu takıldığı yer ne kadar uzun surerse orada baskı o kadar şiddetli olur. Bu takıldığı yeri kırdığı anda kara parçası yapması gerektiği hareketi birden yapar. Yani aslinda altımızdaki kara parçası birden belirli bir yöne doğru atılım yapar. Buda bizim deprem olarak adlandırdığımız kavramı oluşturur. Bunu en basit tabir ile şöyle anlatayım: Elimizde iki...

GÖNÜL COĞRAFYASI

 GÖNÜL COĞRAFYASI Bizler ‘’Gönül Coğraf y asının’’ gençleriyiz. Gençliğimizi anlamlandırmak, geleceğimizi şimdiden yaşamak için kendimize bir yol belirleyerek o yol uğruna gönül vermek mecburiyetindeyiz. Mecburiyet kelimesinin zorunluluk olarak algılanmasını asla istemem, demek istediğim; hayatımızda bir gönül davası olmalıdır. Gönül davamızı bazen kendimiz belirleriz bazen ise kendimizi hiç bilmediğimiz bir davanın ortasında sahiplenmiş bir şekilde buluruz. Herkesin bir davası ve uğruna vermiş olduğu bir mücadelesi vardır. Bu yazımda yapmaktan en çok zevk aldığım, kendimi en çok değerli hissettiğim, kendimin ve ülkemin dört bir yanında olan gönül arkadaşlarımın vermiş olduğu gönül davasından bahsetmek istiyorum: Gönüllülük... Gönüllülük çalışmalarına hayaller kurarak başlarız, kurduğumuz hayallere ulaşmaya çalışırken projeler geliştiririz. Projeleri geliştirdiğimiz esnada kendimizi hiç hayal etmediğimiz yerlerde farklı evrenlerde buluruz. En güzel projeleri geliştirmek için ...

GENÇLİK MESELESİ

GENÇLİĞİN MESELESİ 20’li yaşların ortasına yaklaşmış ve iş hayatı kendini hissettirmeye başlamışken içimizi ısıtırken bir yandan soğutan bir meseleye değinmek istiyorum:  Gençlik Çalışmaları … İçimizi dışımızı, ve hatta gençlik yıllarımızı dolduran bu meselenin asıl başladığı yer: Hayatımızın baharında gençlik çalışmalarına gönül verirken ektiğimizi biçememek! Gençlik çalışmaları çoğu kişi için yabancı olsa da sivil toplum kuruluşlarında, Gençlik ve Spor Bakanlığında, belediyelerin gençlik hizmetlerinde ve gençlik alanına gönül verenler için çok değerli bir yaşam biçimidir. Bir kere katılanlar bir daha bırakamazlar. Kendimden biliyorum. 16 yaşımdan beri gençlik yıllarım bu çalışmalarla geçti ve geçmeye devam ediyor. Yaşımız çok geçmedi lakin hayat öyle hızlı bir akışa müteakip ilerliyor, öyle hayallerin peşinde koşuyoruz ki bu zamanlar çok çok eski zamanlar haline geliyor. Türk Gençleri de bu hayalleri kuruyor, kurdukça yaşlanıyor. Ülkemizde her beş üniversite öğrencisinden dördü...